Özbekistanlı genç oyuncu Utkirbek Kakhorov oyunculuğa nasıl adım attığını ve geleceğe yönelik hedeflerini N24’e anlattı. Utkirbek Kakhorov kimdir? Utkirbek Kakhorov hangi okulları bitirdi ve şu anda neler yapıyor?
Sevgili Utkirbek Kakhorov bize kendinizi kısaca tanıtır mısınız?
Ben Utkirbek Kakhorov. 15.12.1999’da Özbekistan’ın Andican bölgesinde doğdum. Andican’da ortaokulu bitirip, ülkenin başkenti olan Taşkent’te Dünya Ekonomisi ve Diplomasi Üniversitesi’nin Akademik Lisesi’nde Filoloji fakültesinde okudum. Sonra lisans eğitimi olarak Westminster Uluslararası Üniversitesinde Pazarlama ile İşletme Yönetimi olmak üzere ikinci üst sınıf onuru ile mezun oldum. Ama çocukluktan kendimi hissettiğim alan televizyon ve sinema bölümüydü. Bu konuda profesyonel eğitim almak niyetim vardı. Üniversitede okurken tiyatro ustalarından oyunculuk özel dersleri aldım.
Mesleğinize ilginiz ilk ne zaman başladı? Çocukluk bağlantısı nedir? Bu süreçte aileniz destek oldu mu?
Çocukken Güney Kore’nin birçok tarihi dizisi vardı. Bütün ülke onu izliyordu. O zamanlar internet bugünkü kadar yaygın değildi. Sokaklarda saklambaç oynuyor, en sevdiğimiz dizi başladığında evlere dönüyorduk. Sokak oyunlarımızda da Kore tarihi kahramanları gibi rol yapıyorduk. Biz okullarımızda Avrupa tarihi ile ilgili ders çalışırken de televizyonda onların tarihi ile ilgili İngiliz fantezileri vardı. Biz de TV ekranlarında onları izleyerek büyüdük.
Bir gün Zahiriddin Muhammed Babur’un doğum gününde okulda onunla ilgili küçük bir gösteri yapıyorduk. Ondan birkaç gazel öğrendim. Okuldaki o tiyatroyu daha iyi yapabilmek için onun hakkında daha çok şey öğrendim ve babamdan beni şehrimizdeki müzesine götürmesini istedim. Ve sonuçta neden kahramanlarımızı Korelilerin ya da İngilizlerin gösterdiği gibi gösteremiyoruz diye düşünüyordum. Ne de olsa ben izlediğim Kore kahramanları hakkındeki filmin yönetmeni belgeselde diyordu ki onun çekime alan kahramanı kitapların küçük ek bölümlerinde kalan ve gelecekte kaybolabilecek tarihsel kişi olduğunu ve onu idealleştirmek (büyütmek) için çok sanatsal katkı yaptığını söyliyordu. Güney Kore tarihindeki küçük kahramanı nasıl göstermeyi biliyor da bizim büyütmemize gerek olmayan kahramanlarımızı gösteremiyoruz diye ilk kez bir Özbek Türkü olarak acı çektim. Ve belki de o anda, okul sırasında oyuncu olmaya karar verdim.
Başarıya nasıl ulaştınız? Adım adım anlatır mısınız?
Üniversitenin ilk yılında şehirdeki bir dil kursında inglizce öğretmen olarak çalıştım. Ve o dönemde bir grubumda gazeteci ve TV yapımcıları öğrencilerim oldu. Kader bana çocukken hayal ettiğim ‘misyon’a kapı açtı. Sonra bir müddet televizyonda film bölümünde tercüman olarak da çalıştım. O vakitte senaryo yazma üzerine çok şey öğrendim ve TV için birkaç senaryo yazma imkânım da oldu. TV’de çalışmak ülkemdeki en usta sineme insanlarıyla bir kontakt kurmama güzel olanak sağladı. Onların destekleriyle, onların öğütleriyle alanın ilerisine, daha sofistike kısımlarına ulaştım. Bunu benim çocuk hayalim geri dönmesine motivasyon oldu diye de anlatabilirim. Ve karar aldımki ben profesyonel ders almam gerekiyor. Usta yönetmenlerin danışmanlığıyla Taşkent’teki Sovyet döneminde Moskova’dan önce Taşkent’te ilk açılan özel sivil toplum tiyatrosu ‘Ilhom’da çalışan oyunculardan bazıları tarafından kurulan film okulunda ders aldım. Sonra oyuncu olarak ilk kez okulun çektiği dizide küçük rol aldım.
Kimleri örnek aldınız?
Oyuncu her baktığı insandan bir şey örnek alıyor. Oyunculuk bana göre, oturup insanları izlemek ve her türlü karakterleri keşfetmektir. Yani biz her konuştuğumuz insanı, okuduğumuz her kitabı, her izlediğimiz film kahramanını yaşına ve cinsine rağmen örnek alıyoruz, öğreniyoruz. Ama isimleri saymıyım, her alanda olsun, hiç vazgeçmeyen, sonuna kadar dimdik duran, her şeye rağmen tutarlı olan tüm insanlığa hayranım ve onları kendim için bir örnek alıyorum.
Sektörünün avantajları ve dezavantajlarını sayabilir misiniz?
Sektörün avantajı aynı vakitte büyük bir sorumluluk veren bir şey var. O da sizin icat edebilmeniz, icatkâr olabilmeniz. Yani bir şeyler ortaya koyabilmeniz. Hazırladınız bir şey vizyona girerken o insanlara sadece eğlence olarak değil onlara hayatlarının herhangi bir alanında yol göstericisi olması çok önemlidir. Günümüzde insanların ruhiyetine iyi gelişmemiş, kalitesiz yapımlarla en çok zarar verme ihtimalinde bulunan sektörde çalışmak büyük bir sorumluluktur. Çünkü başka her sektör sizi izler, sizden keyif alır, sizden etkilenir. Ve bu sektörün bir ak ya da kara olan sınır çizgisi olmadığı ve siz hangi tarafta olduğunuzu bilemediğinizde en büyük dezavantajdır.
Üstat oyuncularla ya da bir hastalıkla yatan sinema insanlarıyla konuşurken şimdi söylemek olduğumu daha iyi hissedersiniz. Bu sektörde gerekiz olduğunuzu hissetmek çok zordur. Yıllar boyunca sevdiğiniz ve emek verdiğiniz yollardan artık yürüyememek çok kötü hissettirir insanı.
Çok alanda insanların istikrarlı gelir kaynağı vardır. Her ay maaş almasını yada bir yerden para gelmesini biliyor. Ama oyunculukta böyle şey yoktur. Türkiye için söylemiyorum ama Özbekistan’da durum böyle. Aslında Hollywood’da bile aynı sistem uygulanıyor. Ülkü olarak ekonomisi güçsüz olan yerlerde bu daha kötü. Ben de çekimler olmadığında hala İngilizce öğretmenliği yapmaya devam ediyorum.
Geleceğe yönelik ne gibi düşünceleriniz ya da projeleriniz var?
Oyuncu olarak hiç bir kabuk içinde olmak istemem. Şimdilik dört dili ileri düzeyde biliyorum ve bu dillerde çalışabiliyorum. Onlardan bir taneside Türkçedir. Vakti gelince, nasip olursa Özbekistan’dan çıkıp yurtdışındaki meslektaşlarla çalışma imkânı bulmayı çok isterim.
Ve pazarlama mezunu olarak da ileride bu iki yolu birleştirmek istiyorum. Şimdi Londra’da film pazarlaması boyunca yüksek lisans okumayı düşünüyorum.
Sizin sektörünüzde alanında kendini geliştirmek isteye kişilere ne tür önerilerde bulunursunuz?
Aktör için her vakit iyi olan, çok kitap okumak ve iyi filmleri öğrenmek için seyretmektir. Ve tabi ki her zaman muvaffakiyetli olmak istediğiniz alanda o sektörün ustasından ders almaktır.