Beş yıl önce pandemi ilan edilen COVID-19 salgını, sağlık sistemlerinin zayıflığını ortaya çıkardı. Bugün ise hazırlık seviyesi hâlâ tartışmalı.
Pandemiden alınan dersler kadar, alınmayanlar da var
11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından pandemi ilan edilen COVID-19, beşinci yılına girdi. Resmi kayıtlara göre dünya genelinde 770 milyondan fazla vaka görüldü, 7 milyonu aşkın insan yaşamını yitirdi. Ancak çeşitli kaynaklara göre gerçek ölü sayısının bunun iki katı olabileceği tahmin ediliyor. Salgınların insanlık tarihindeki sürekliliği göz önüne alındığında, yeni bir küresel sağlık krizinin yaşanması sürpriz olmayacak. Fakat bu olasılığa karşı hazırlık düzeyimiz konusunda hâlâ ciddi soru işaretleri mevcut.
Aşı geliştirmede hız kazandı ama sistemler hâlâ kırılgan
COVID-19 süreci, kamu ve özel sektör iş birliğinde eşi benzeri görülmemiş bir çaba ile tarihe geçti. Özellikle mRNA aşılarının geliştirilme süreci, bilimin kararlı yatırım ve uygun şartlar altında ne kadar hızlı ilerleyebileceğini ortaya koydu. Ancak bu hız ve kararlılık, tüberküloz gibi uzun yıllardır mücadele edilen hastalıklar için neden hâlâ sağlanamıyor sorusunu da beraberinde getiriyor.
Avrupa Birliği’nin aşıların ortak satın alımı ve dağıtımı konusundaki koordinasyonu ise örnek bir süreç olarak gösteriliyor. Uzmanlara göre, eğer maskelerde yaşanan dağınıklık aşı sürecinde tekrar etseydi, sonuçlar çok daha ağır olabilirdi.
Bilimsel iş birliği büyüdü, bilgi birikimi arttı
Pandemi döneminde dünya genelindeki araştırma merkezleri insan ve teknik kaynaklarını küresel mücadeleye tahsis etti. PubMed verilerine göre COVID-19 ve SARS-CoV-2 hakkında yayımlanan bilimsel makale sayısı 460 bini aştı. Bu sayı, yüzyıllardır mücadele edilen sıtma hakkında yayımlanan çalışmaların dört katı kadar. Salgının yalnızca tıbbi değil; ekonomik, sosyal, hukuki, etik ve siyasal boyutları da ayrıntılı şekilde incelendi.
Ayrıca mRNA teknolojisindeki ilerlemeler, yalnızca enfeksiyon hastalıklarına karşı değil, kanser gibi diğer sağlık sorunlarının tedavisinde de yeni kapılar araladı.
Hayvan, insan ve çevre sağlığı iç içe: One Health yaklaşımı
İnsan, hayvan ve çevre sağlığının birbirine bağlı olduğu One Health yaklaşımı, pandemiyle birlikte yeniden gündeme geldi. Yeni patojenlerin yüzde 75’ten fazlasının hayvanlardan geçtiği bilinirken, çevresel ve iklimsel faktörlerin de bu geçişi kolaylaştırdığına dikkat çekiliyor. Gelecekteki tehditlere karşı korunmak için yalnızca sağlık sektörü değil, çevre ve veterinerlik alanları da koordineli çalışmak zorunda.
Bu yaklaşıma uygun olarak 2022’de 130 ülkeye yayılan Mpox salgınının kontrol altına alınması ve H5N1 virüsüne yönelik hayvanlardaki gözlem çalışmaları olumlu örnekler arasında yer aldı.
Sağlık altyapısında ilerleme sınırlı kaldı
Ancak tüm bu olumlu adımlara rağmen, sağlık sistemlerinin genel direnci hâlâ yetersiz. Avrupa’daki birçok ülke hâlâ kamu sağlığı alanında eksiklikler yaşıyor. Özellikle birinci basamak sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi, bekleme sürelerinin kısaltılması, yaşlı ve çocuk sağlığına yönelik hizmetlerin geliştirilmesi gibi alanlarda yeterli ilerleme sağlanmış değil.
Pandemi sırasında büyük kayıplar verilen huzurevlerinde, yaşlıların korunması için sağlık hizmetlerinin yeniden yapılandırılması gerektiği vurgulanıyor. Yaşlı nüfusun artışıyla birlikte bu alanın önemi daha da artıyor.
Bilimsel araştırmalar destek bekliyor
Araştırmalar, pandeminin süresini ve etkisini kısaltmada kilit rol oynadı. Ancak hâlâ bürokratik engellerin azaltılması, araştırma burslarının iyileştirilmesi ve kamu-özel araştırma yatırımlarının artırılması gibi konularda ciddi eksiklikler bulunuyor. Birçok Avrupa ülkesi savunma harcamalarını GSYİH’nın %3 hatta %5’ine çıkarma planları yaparken, uzmanlar bir virüsün en kanlı diktatörden daha ölümcül olabileceğine dikkat çekiyor ve bu doğrultuda bilimsel araştırmalara benzer oranda kaynak ayrılması gerektiğini savunuyor.
Bilgi kirliliği ve kutuplaşma, halk sağlığını tehdit ediyor
Salgının siyasi tartışmaların merkezine oturması ve toplumlarda artan kutuplaşma, ortak hareket kabiliyetini azaltan unsurlar arasında. Uluslararası düzeydeki liderlik eksikliği ve küresel iş birliğinin zayıflaması, pandemi sonrası dönemi daha karmaşık hâle getirdi. Bu durum, Dünya Sağlık Örgütü gibi kurumların reform ihtiyacını gündeme getirirken, bazı ülkelerin bu kurumları terk etme eğilimi ayrı bir sorun alanı olarak belirdi.
Bir başka ciddi sorun ise “infodemic” olarak adlandırılan bilgi kirliliği. Bilimsel verileri değerlendirmek yerine yalnızca benzer düşüncelere sahip grupların görüşlerine bağlı kalmak, toplumda aşı karşıtlığı ve düz dünya teorisi gibi irrasyonel inançların yayılmasına neden oldu. Bilimsel bilginin toplumla etkili ve doğru biçimde paylaşılması, önümüzdeki süreçte kritik bir ihtiyaç olarak görülüyor.
Eşitsizlikler derinleşti
Pandeminin etkileri toplumun tüm kesimlerini aynı düzeyde etkilemedi. En dezavantajlı gruplar, hem sağlık hem sosyal hem de ekonomik olarak daha fazla zarar gördü. Bu eşitsizliklerin giderilmesi, hâlâ çözülmemiş sorunlar arasında yer alıyor.
Genel tabloya bakıldığında, sağlık krizlerine karşı hazırlık düzeyimizde beş yıl öncesine kıyasla anlamlı bir sıçrama sağlanmış değil. Sağlık artık bireysel değil, küresel bir meseledir. Virüsler sınır tanımaz; dolayısıyla gelecekteki tehditlere karşı daha fazla araştırma ve iş birliği şart.