Liv Hospital Ankara bünyesinde görev yapan Psikolog Ecem Özcan Tatlıdil, sosyal medyada psikolojik içerik paylaşan kişilerin uzmanlık durumuna dikkat edilmesi gerektiğini vurguladı. Tatlıdil, sosyal medya platformlarında karşılaşılan içeriklerin her zaman bilimsel temellere dayanmadığını belirterek, bu içerikleri paylaşan kişilerin gerçekten psikolog olup olmadığının sorgulanması gerektiğini ifade etti.
Tatlıdil, son yıllarda psikolojiye yönelik ilginin arttığını ve bu durumun büyük oranda dijitalleşme ile bağlantılı olduğunu dile getirdi. Sosyal medya üzerinden psikolojik tavsiyelerde bulunan kişilerin takip edilmeden önce etik prensiplere uygun çalışıp çalışmadıklarının değerlendirilmesi gerektiğini kaydeden Tatlıdil, insanların bu içerikleri sorgulamadan hayatlarına adapte etmemesi gerektiğini belirtti. Bu noktada bilinçli medya tüketiminin önemine dikkat çeken Tatlıdil, “Sosyal mecrada birey kimi takip ediyor, takip ettiği kişi gerçekten bir psikolog mu ya da etik bir prensiple mi hareket ediyor hususlarında bilinçli olunması gerekir” şeklinde konuştu.
Psikolojik destek almak için belirli bir ‘doğru zaman’ arayışının yanıltıcı olabileceğine değinen Tatlıdil, insanların yaşamlarının herhangi bir evresinde terapiye başlayabileceklerini ifade etti. “Yaşamsal işlevinin bozulmuş olması, doğru zamanı tayin etmekteki en kritik husustur” diyen Tatlıdil, bu sürecin sadece yoğun bir rahatsızlık döneminde değil, mevcut ruhsal iyilik halini sürdürebilmek amacıyla da tercih edilebileceğini dile getirdi. Ayrıca, bir ruhsal bozukluğun tanılanması için, belirtilerin sadece tek bir semptomdan ya da sınırlı bir zaman aralığından ibaret olmaması gerektiğinin altını çizdi.
İyi bir psikologdan beklenen özelliklere de değinen Tatlıdil, eğitim sürecinin tamamlanmasının temel bir gereklilik olduğunu ifade etti. Lisans ve yüksek lisans düzeyindeki eğitimin ardından tedavi yöntemlerinin belirlenmesinin, mesleki yeterlilik açısından önemli bir adım olduğunu söyleyen Tatlıdil, etik değerlerin benimsenmesinin ise mesleğin olmazsa olmazı olduğunu belirtti. Tatlıdil, “Danışana zarar vermeme ilkesini iyi özümsemiş olan ve en iyi şekilde uygulayan, analitik düşünebilen, iyi bir dinleyici olabilen ama iyi de iletişim kurabilen bir psikolog olması beklenmektedir” ifadelerine yer verdi.
Teknolojik gelişmelerin ve sosyal medya kullanımının, psikoloji biliminin toplumda daha görünür hale gelmesini sağladığını aktaran Tatlıdil, bu durumun hem olumlu hem de olumsuz yansımaları olduğunu söyledi. Toplumun psikolojiye dair terimlere daha aşina hale geldiğini ifade eden Tatlıdil, bazı bireylerin sosyal medyada edindikleri bilgilerle kendilerine sürekli tanı koyma eğiliminde olduklarını belirtti. Bu durumun zaman zaman terapi süreçlerini zorlaştırabildiğini söyleyen Tatlıdil, danışanlarına “Bu tanılı bir bozukluğunuz mu yoksa sizin öznel bir değerlendirmeniz mi?” şeklinde sorular yöneltmek zorunda kaldığını ifade etti.
Günlük hayatta daha sağlıklı bir zihinsel yapıya sahip olabilmek için önerilerde bulunan Tatlıdil, geçmişin yükü ve geleceğin kaygısından sıyrılarak anda kalmanın önemine değindi. Sorumlulukların yerine getirilmesinin ardından akışta kalabilmenin ruhsal denge açısından faydalı olduğunu ifade eden Tatlıdil, düşünme biçiminin de sağlıklı hale getirilmesi gerektiğini belirtti. Bilişsel, duygusal ve davranışsal yapıların birbiriyle etkileşim halinde olduğunu vurgulayan Tatlıdil, bireylerin temel duygularını ve bu duyguların ihtiyaçlarını doğru tanımlayarak çözüm üretmelerinin zihinsel sağlık açısından önemli olduğunu söyledi. Sağlıklı bir zihin için bedensel sağlığa da önem verilmesi gerektiğini ifade eden Tatlıdil, kişinin sabahları yataktan keyifle kalkabilmesi için yaşamında anlamlı hedefler oluşturmasının faydalı olacağını dile getirdi.