Medipol Acıbadem Bölge Hastanesi’nden Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Gülay Kenangil, halk arasında yalnızca yaşlılarda görüldüğü düşünülen demans hastalığının, aslında daha genç yaşlarda da ortaya çıkabildiğini vurguladı. Özellikle ailesinde birden fazla bireyde demans öyküsü bulunan kişilerin bu hastalıkla erken yaşlarda karşılaşabileceğini belirten Prof. Dr. Kenangil, hastalığın yalnızca hafıza kaybı ile sınırlı olmadığını, kişilik, duygu durumu ve davranışlar üzerinde de köklü değişimlere yol açabildiğini ifade etti.
Demansın temelinde beyin hücrelerinin ölümü bulunduğunu belirten Prof. Dr. Kenangil, hastalığın yalnızca yaşla birlikte gelen basit bir unutkanlık süreci olmadığının altını çizdi. Kişinin günlük yaşamında karar verme, plan yapma ve soyut düşünme gibi yürütücü işlevlerinin bozulabileceğine dikkat çeken Kenangil, bu durumun bireyin yaşam kalitesini derinden etkileyebileceğini söyledi. “Demans yalnızca hafıza kaybına yol açan bir hastalık değil, aynı zamanda kişiliği, duyguları ve davranışları da kökten değiştirebiliyor. Üstelik sanılanın aksine sadece yaşlıları değil, genç yaşlardaki bireyleri de etkileyebiliyor. Yaşlanmayla birlikte hepimizde bilişsel işlevlerde bir miktar bozulma olabilir. Ancak demans, yalnızca hafıza kaybından ibaret değildir. Planlama, yargılama, soyut düşünme gibi yürütücü işlevler de zarar görebilir” ifadelerini kullandı.
Özellikle kalıtsal özellik taşıyan bazı nörodejeneratif demans türlerinin erken yaşlarda ortaya çıkabileceğini belirten Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Gülay Kenangil, ailede benzer vakaların görülmesinin bu ihtimali artırdığını kaydetti. “Özellikle kalıtsal nörodejeneratif demans vakalarında, ailede birden fazla bireyde görülmesi durumunda hastalık erken yaşlarda ortaya çıkabiliyor. Psikiyatrik bulgular, hastalığın orta ve ileri evrelerinde en büyük sorunlardan biri haline geliyor. Hastalar bambaşka bir kişiliğe bürünebilir, hasta yakınları için bu süreç oldukça zorlu olabilir” sözleriyle bu sürecin hasta yakınları açısından da yıpratıcı olabileceğini dile getirdi.
Prof. Dr. Kenangil, Alzheimer hastalığının demans vakalarının büyük çoğunluğunu oluşturduğunu belirterek, damar tıkanıklıkları ve beyindeki bazı zararlı birikimlerin de demansa neden olabileceğini söyledi. Mevcut tedavi yöntemlerinin hastalığı tamamen ortadan kaldırmasa da, yaşam kalitesini artırmak açısından etkili olabileceğini vurguladı. “Damar tıkanıklıkları, beyindeki bazı maddelerin birikmesi gibi faktörler de demansa yol açabilir. Mevcut tedavilerle hastalığı ortadan kaldıramasak da hasta ve hasta yakınlarının yaşam kalitesini artırabiliriz. Fizik tedavi, beslenme, uyku düzeni ve davranış bozukluklarına yönelik tedavilerle süreci yönetmek mümkün” diyerek çok yönlü bir tedavi yaklaşımının önemine işaret etti.
Demans riskini azaltmak için erken yaşlardan itibaren bazı önlemlerin alınabileceğini ifade eden Prof. Dr. Gülay Kenangil, kalp ve damar sağlığının korunması, şeker hastalığının kontrol altında tutulması, sosyal hayattan kopulmaması, sağlıklı beslenme alışkanlıklarının geliştirilmesi ve işitme-görme sorunlarının erken dönemde tedavi edilmesinin önemli olduğunu belirtti. “Kalp ve damar hastalıklarıyla ilgili sorunlar erken tedavi edilmeli. Şeker hastalığı kontrol altına alınmalı. Sosyal yaşamdan kopulmamalı ve aktif bir hayat sürdürülmeli. Sağlıklı ve dengeli beslenme alışkanlığı edinilmeli. İşitme ve görme problemleri erken dönemde tedavi edilmeli” şeklindeki önerileriyle, korunma yollarına da dikkat çekti.