Dünyanın önde gelen gazetelerinden New York Times, 27 Nisan 2025 Pazar günü yayımladığı makalede Türkiye’deki siyasi gelişmeleri mercek altına aldı. “Turkey’s People Are Resisting Autocracy. They Deserve More Than Silence.” başlıklı yazıda, Türkiye’nin otoriterleşme süreci ve uluslararası toplumun bu duruma karşı sessiz kalması eleştirildi.
Makalede, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın uzun yıllardır süregelen iktidarı boyunca Türkiye’nin demokratik kurumlarını nasıl zayıflattığına dikkat çekilirken, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun tutuklanmasıyla bu sürecin yeni bir boyut kazandığı vurgulandı. Ayrıca, Batılı ülkelerin ve özellikle Avrupa Birliği’nin tepkisizliğinin altı çizildi.
New York Times’ın yayınladığı makalenin Türkçe çevirisi ise şu şekilde:
Türk Halkı Otokrasiye Direniyor. Sessizlikten Fazlasını Hak Ediyor.
Rebecca Chew / The New York Times
Amerika Birleşik Devletleri, uzun süredir tartışmalı yönetimlerle ilişkiler kurma konusunda istekli davranıyor. Tehlikelerle dolu bir dünyada, demokrasiler her otoriter rejimi karşısına alamaz. Ancak, böyle ittifaklar her zaman dikkatli bir çıkar değerlendirmesi gerektirir: Bu ilişki Amerikan çıkarları için ne kadar değerli? Ve rejimin davranışları ne kadar kabul edilemez?
Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 22 yıllık iktidarı boyunca bu ikilemin somut örneği oldu. Avrupa, Asya ve Orta Doğu’nun kesişim noktasında yer alan Türkiye, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip ve ABD için stratejik bir ortak. Ancak Türkiye son on yılda giderek otoriterleşti. Erdoğan, anayasayı kendi yetkilerini artıracak şekilde değiştirdi, yargıyı kontrol altına aldı, seçimleri manipüle etti, akademisyenleri tasfiye etti, medya kuruluşlarını kapattı, gazetecileri ve protestocuları tutukladı.
Geçtiğimiz ay, Erdoğan demokrasiyi hedef alan adımlarını daha da ileri taşıdı. Artan memnuniyetsizlik karşısında, olası rakibi Ekrem İmamoğlu ve yaklaşık 100 yakın çalışma arkadaşını tartışmalı suçlamalarla tutuklattı. Bu gelişme, seçilmiş bir liderin yetkilerini kullanarak rejimi otokrasiye dönüştürdüğü Rusya’nın izlediği yola benzetildi. İmamoğlu, Silivri Cezaevi’nden yazdığı yazıda, “Bu sadece demokrasinin yavaş yavaş aşınması değil, cumhuriyetimizin kurumsal temellerinin bilinçli şekilde yıkılmasıdır.” ifadelerini kullandı.
Dünya kamuoyunun tepkisi ise cılız kaldı. İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından ABD Başkanı Donald Trump, Erdoğan için “Ben onu severim, o da beni sever.” demekle yetindi. Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen, tutuklamayı yalnızca “derin endişe verici” olarak nitelendirdi. Türkiye’nin stratejik önemi ve Erdoğan’ın gücü göz önüne alındığında, çözüm kolay değil. Ancak demokrasiler dengeyi yanlış kuruyor; Türk halkına daha fazla destek verilmesi ve Erdoğan üzerinde baskı kurulması gerektiği vurgulanıyor.
Anketlere göre, Türk seçmeninin Erdoğan’dan yorulduğu belirtiliyor. Bugün seçim yapılsa, İmamoğlu’nun kazanacağı öngörülüyor. Kendini sosyal demokrat olarak tanımlayan İmamoğlu, laikliği savunan Cumhuriyet Halk Partisi üyesi. 2019 yılında İstanbul seçimlerini kazanarak Erdoğan’ın adayını iki kez mağlup etti. Görev süresince çevre projeleri ve sosyal yardımlar gibi konularda öne çıktı. Dış politikada ise ılımlı bir duruş sergiledi; 7 Ekim 2023 saldırıları nedeniyle Hamas’ı kınarken, İsrail’in Gazze operasyonlarını da eleştirdi. Buna karşılık, Erdoğan, Hamas’ı “kurtuluş hareketi” olarak tanımladı.
Makale, Erdoğan’ın iktidarının ilk yıllarında reformcu ve dengeli bir lider profili çizdiğini, ancak zamanla gücü elinde toplama arzusu nedeniyle daha otoriter bir çizgiye kaydığını belirtiyor. 2003’te başbakan olarak göreve başlayan Erdoğan, 2014’te Cumhurbaşkanı olduktan sonra anayasayı değiştirerek yetkileri kendi elinde topladı. Artık en büyük hedefinin, 2028’deki görev süresi sınırını aşmak olduğu tahmin ediliyor.
Makale, ayrıca Trump’ın yeniden Beyaz Saray’a dönüşü sonrası Erdoğan’ın cesaretlendiğini öne sürüyor. Ancak bu durumun, dış politikadaki baskıların etkili olabileceğinin de göstergesi olduğu belirtiliyor. Avrupa ülkeleri, Kanada, Japonya ve Hindistan gibi demokrasiler, Türkiye ile olan ticaret, göç ve askeri işbirliği gibi konuları gündeme getirerek baskı unsuru oluşturabilir.
Son olarak, İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından Türkiye genelinde yüzbinlerce kişinin sokağa çıkması cesaret örneği olarak değerlendirilirken, bu direnişin uluslararası toplumdan daha fazlasını hak ettiği ifade ediliyor.
New York Times’ın bu değerlendirmesi, Türkiye’deki siyasi gelişmelere dair uluslararası bakış açısını yansıtması açısından dikkat çekici bulunuyor. Makalede yer alan yorumlar, Türkiye’nin içinde bulunduğu sürecin dünya genelinde nasıl algılandığını da ortaya koyuyor.