Mortgage uzmanı Joe Cucchiara, ABD’deki faiz oynaklıklarını analiz ederken, bu gelişmelerin Türkiye’deki konut finansman dinamiklerine olası etkileri de mercek altına alınıyor.
ABD mortgage piyasası, 2025 yılı itibarıyla halen dalgalı bir seyir izliyor. Pandemi sonrası dönemde uygulanan faiz politikaları, küresel ekonomik belirsizlikler ve yatırımcı davranışlarındaki değişim, Amerikan konut finansmanı üzerinde etkisini sürdürüyor. Golden Empire Mortgage (GEM) bünyesinde görev alan ve Real Estate Radio Live adlı programın uzun süredir sunuculuğunu yapan Joe Cucchiara, mortgage piyasasındaki son gelişmeleri analiz ederek, hem alıcılar hem de yatırımcılar açısından nasıl bir tablo ortaya çıktığını değerlendiriyor.
Faizlerde düşüş beklentisi yanıltıcı olabilir
ABD’de 2022 ve 2023 yıllarında Federal Rezerv tarafından uygulanan faiz artışları, mortgage faizlerini çok yüksek seviyelere taşımıştı. 2024 ve 2025’te ise bu kez olası faiz indirimlerinin gündeme gelmesi, tüketici nezdinde umut yaratmış olsa da Cucchiara bu beklentilere temkinli yaklaşılmasını öneriyor. “İnsanlar Fed faiz indirimi yaptığında mortgage oranlarının da hemen düşeceğini varsayıyor. Ama bu o kadar basit değil; uzun vadeli oranlar daha geniş piyasa dinamiklerinden etkileniyor.” ifadeleriyle, piyasa tepkilerinin karmaşıklığına dikkat çekiyor.
Konut arzı ve tüketici borcu dengeleri zorluyor
ABD’de düşük faizli krediyle ev sahibi olan milyonlarca kişi, şu anki yüksek oranlar nedeniyle satış yapmaktan kaçınıyor. Bu da konut arzını sınırlı tutuyor. Öte yandan, tüketici cephesinde kredi kartı, bireysel kredi ve ev teminatlı kredi limitleri (HELOC) gibi araçlarla borçluluk hızla artıyor. Cucchiara, “Amerikalılar bu kadar yüksek borcu daha önce hiç biriktirmedi. Oranlar yüzde 5 seviyelerine düşerse, yeniden finansman dalgası yaşanabilir,” diyerek bu finansal sıkışıklığın kısa vadede çözüm beklediğini aktarıyor.
Türkiye piyasasına yansımaları nasıl olur?
ABD mortgage piyasasında yaşanan bu gelişmeler, doğrudan olmasa da küresel sermaye akışları, piyasa güveni ve enflasyon beklentileri üzerinden Türkiye’ye de dolaylı etkiler yaratabilir. Özellikle gelişmekte olan ülkelerdeki yatırım kararları, ABD’deki faiz politikaları ve tahvil getirilerine göre şekillenebiliyor. ABD’de mortgage faizlerinin uzun süre yüksek seyretmesi, küresel yatırımcıların riskten kaçınarak Türkiye gibi piyasalardan çekilmesine neden olabilir. Bu da Türkiye’de krediye erişimi daha maliyetli hale getirebilir.
Ayrıca Türkiye’de de 2020-2021 yıllarında düşük faizle konut kredisi kullananların satışa yanaşmaması, benzer bir ‘kilitlenme etkisi’ oluşturmuş durumda. Özellikle büyükşehirlerde konut arzı sınırlı kalırken, fiyatlar yüksek seyrediyor. Yatırımcılar ve ev almak isteyenler, tıpkı ABD’de olduğu gibi, faiz oranlarını ve enflasyon görünümünü yakından izliyor. Bu nedenle ABD piyasasında yaşanan gelişmeler, Türkiye’deki bireysel yatırımcı kararları üzerinde psikolojik ve ekonomik etkiler yaratabiliyor.
Uzun vadeli plan yapanlar avantaj sağlayabilir
Cucchiara’ya göre, piyasada yaşanan bu belirsizlik ortamında en doğru adımı atanlar uzun vadeli düşünenler oluyor. “Uzun vadeli plan yapan alıcılar daha akıllıca hareket ediyor. Eğer oranlar düşerse, fiyatların da daha ulaşılabilir olduğu bölgelerde alım için uygun bir dönem olabilir,” sözleri, hem ABD hem de benzer dinamikler taşıyan Türkiye gibi ülkelerde geçerliliğini koruyor.
Mortgage piyasasında yaşanan gelişmeleri yalnızca yerel değil, küresel bağlamda değerlendirmek, ekonomik kararların isabetli alınması açısından önem taşıyor. ABD piyasasında yaşanan her oynaklık, Türkiye dahil birçok ülkeyi dolaylı da olsa etkileyebiliyor.