Hakmar Express’in CMO’su Dr. Koray Taştekin, soğuk zincirin sadece kalite değil, çevresel sürdürülebilirlik için de kritik olduğunu vurguluyor.
Soğuk zincir kırıldığında sadece kalite değil, güven de zedeleniyor
Gıda perakendeciliğinde ürünlerin raflara ulaşmasından çok daha fazlası söz konusu. Özellikle mikrobiyolojik açıdan hassas ürünlerde, üretimden tüketime kadar geçen her aşamada sıcaklık kontrolü hayati bir süreç. Yoğurt, süt ürünleri, tavuk, sucuk ve peynir gibi çabuk bozulabilen ürünlerde +4°C soğuk zincirinin korunması yalnızca kaliteyi değil, aynı zamanda tüketici sağlığını doğrudan etkiliyor. Bu sıcaklık aralığı, patojen mikroorganizmaların çoğalmasını yavaşlatan ya da tamamen durduran bir eşik olarak kabul ediliyor. Ancak sahada yaşanan aksaklıklar, taşıma ve teşhir aşamalarında zincirin sık sık kırılmasına neden olabiliyor.
Rekabet avantajından öte, toplumsal sorumluluk
Hakmar Express’in Pazarlama Grup Başkanı Dr. Koray Taştekin, soğuk zincir sistemlerinin yalnızca operasyonel gereklilik değil, aynı zamanda stratejik bir sorumluluk olduğunun altını çiziyor. Dr. Taştekin, sistemin sadece bugünü değil, yarının gıda güvenliğini de hedefleyen bütüncül bir yapı sunduğunu belirterek, “Bu sistemi doğru yöneten şirketler hem sürdürülebilirliği hem de marka itibarını aynı anda koruyabiliyor” diyor. Şirket, şarküteri ürünleri başta olmak üzere sıcaklığa duyarlı tüm ürünlerde, lojistikten mağaza içi teşhirlere kadar her aşamayı özel bir izleme sistemiyle kontrol altında tutuyor. Gelişmiş soğutmalı araçlar ve sıcaklık sensörleriyle desteklenen bu yapı, zincirin kırılmadan korunmasını sağlıyor.
Tüketici farkındalığı zincirin en zayıf halkası
Uzmanlara göre zincirin en çok ihmal edilen halkası ise mağaza içi teşhirler ve tüketici alışkanlıkları. Birçok tüketici ürünün hangi koşullarda taşındığını ya da saklandığını bilmiyor. Yoğurt gibi ürünlerin dolap dışında sergilendiği durumlar, ürün ambalajlarının şişmesine ya da renginin bozulmasına yol açabiliyor. Bu belirtiler, genellikle soğuk zincirin kırıldığına işaret ediyor ve tüketici farkındalığının düşük olması bu durumun görmezden gelinmesine neden oluyor. Bu bilinç eksikliği, doğru yatırımlar yapan firmaların da rekabet avantajını sınırlayan bir başka etken olarak öne çıkıyor.
Sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlayan teknoloji
Bugünün teknolojik imkanları, bu sürecin uçtan uca dijital olarak izlenmesini mümkün kılıyor. IoT tabanlı sıcaklık sensörleri, RFID etiketleme sistemleri ve blok zincir destekli izlenebilirlik çözümleri, perakendecilere hem operasyonel verimlilik hem de şeffaflık sunuyor. Bu teknolojiler sayesinde, tüketicilere ürünlerin hangi şartlarda taşındığına dair güvenilir bilgiler sunmak mümkün hale geliyor. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO)’nun verilerine göre her yıl dünya genelinde üretilen gıdanın yaklaşık üçte biri israf ediliyor. Bu kayıpların önemli bir bölümü ise yanlış saklama ve taşıma koşulları nedeniyle yaşanıyor. Özellikle şarküteri gibi yüksek katma değerli ürün gruplarında, israf hem ekonomik hem de çevresel açıdan ciddi bir yük oluşturuyor.
Zinciri korumak ortak bir sorumluluk
Soğuk zincirin sürdürülebilirliği, sadece şirket içi disiplinle değil, aynı zamanda tüketicinin bilinçli tercihiyle de güçlenebilecek bir alan. Tüketicilerin alışveriş sırasında çabuk bozulabilecek ürünleri en son alması, soğutuculardaki sıcaklık göstergelerini kontrol etmesi ve ürünün soğuk olup olmadığını hissetmesi, zincirin korunmasına doğrudan katkı sağlıyor. Bu noktada mağaza çalışanlarının da sürece dahil edilmesi, zincirin son halkasında bilinçli bir yaklaşımı zorunlu kılıyor. Dr. Taştekin, bu anlayışın kurumsal kültür haline gelmesi gerektiğine dikkat çekiyor ve “Soğuk zinciri yalnızca teknik bir süreç olarak değil, bütünsel bir sorumluluk sistemi olarak ele alıyoruz” ifadelerini kullanıyor.