Yapay zekâ (AI – Artificial Intelligence), insan ve hayvan zekâsının aksine, makineler tarafından sergilenen zekâ çeşididir. Bu zekâ türü, çeşitli alanlarda görevleri yerine getirebilen, öğrenme ve problem çözme yeteneği olan sistemler aracılığıyla ifade edilir. İnsan beyninin karmaşık işlevlerini taklit edebilen yapay zekâ, günümüzde pek çok sektörde karşımıza çıkmaktadır.
AI açılımı nedir?
AI’nin açılımı “Artificial Intelligence” yani Türkçede “Yapay Zeka” anlamına gelir.
Alan Turing, yapay zekânın felsefi temellerini 1940’ların ortalarında atarken, “Makineler düşünebilir mi?” sorusunu ortaya atmıştır. Turing ve zamanının diğer bilim insanları, bu soruya çeşitli testler ve teorilerle yanıt aramışlardır. Turing Testi, bir makinenin insan düzeyinde zekâya sahip olup olmadığını değerlendirmek için kullanılan bir metoddur. Bu testte, eğer bir makine, karşısındakine insanmış gibi yanıt verebiliyorsa, yapay zekâ olarak kabul edilir.
Yapay Zeka kim tarafından geliştirildi?
Yapay zekânın gelişimi, McCulloch ve Pitts tarafından önerilen yapay sinir ağları modeli ile başlamıştır. Bu model, bir hesaplama modeli olarak sinir hücrelerini taklit eder ve bu hücreler aracılığıyla mantıksal işlemler gerçekleştirilir. Bu yaklaşım, daha sonraki yıllarda Hebb‘in öğrenme kuralları ile desteklenerek, makinaların öğrenme yeteneğinin temellerini atmıştır.
1960’lar ve 1970’lerde, yapay zekâ araştırmaları, uzman sistemler ve doğal dil işleme gibi daha özelleşmiş alanlara yönelmiştir. Uzman sistemler, belirli bir bilgi alanında uzmanlaşmış kurallar dizgesi kullanarak, sorunlara çözüm üretir. Öte yandan, doğal dil işleme (NLP), makinelerin insan dilini anlamasını ve işlemesini sağlar.
Yapay Zeka Yaklaşımları
Son yıllarda yapay zekâ, derin öğrenme ve sibernetik yaklaşımlar sayesinde büyük bir dönüşüm yaşamıştır. Derin öğrenme, büyük veri setleri üzerinden karmaşık modellemeler yaparak makinelerin insan gözlemi olmadan öğrenmesini sağlar. Özellikle görüntü ve ses işleme, dil modelleri ve stratejik oyunlar gibi alanlarda büyük başarılar elde edilmiştir. AlphaGo, OpenAI ve GPT serisi, yapay zekânın bu yeni yeteneklerini sergileyen öne çıkan örneklerdir.
Yapay zekânın uygulama alanları son derece geniştir. Otomotivden sağlık hizmetlerine, finans sektöründen müşteri hizmetlerine kadar pek çok alanda kullanılmaktadır. Örneğin, önerici sistemler kullanıcıların geçmiş davranışlarını analiz ederek onlara uygun ürün veya hizmetleri önerir. Makine çevirisi, farklı dillerdeki metinleri çevirirken, prosedürel içerik üretimi ise video oyunlarında rassal dünyalar yaratır.
Buna karşın, yapay zekânın etik ve felsefi sorunları da bulunmaktadır. Yapay zekânın karar verme süreçlerinde şeffaflık, veri gizliliği ve algoritmik önyargı gibi konular, bu teknolojinin toplumsal kabulü açısından önemli tartışma konularıdır. Yapay zeka etiği, bu tür meseleleri inceleyen bir disiplindir.
Yapay zekânın geleceği, insan zekâsına alternatif sistemler sunma potansiyeline sahiptir. Bu sistemler, sadece belirli görevlerde insanları taklit etmekle kalmayıp, belki de insan zekâsını aşacak kapasiteler geliştirebilir. Ancak bu gelişmeler, yapay zekânın yalnızca teknik yönlerini değil, aynı zamanda toplumsal, etik ve yasal yönlerini de göz önünde bulundurarak ele alınmalıdır. Bu, yapay zekâ araştırmalarının önündeki en büyük zorluklardan biri olarak karşımıza çıkmaktadır.